SARMALSAL BİR İLİŞKİ
Birbirine sarılmış iki sarmal olarak büyüyen
bir sarmaşık. Dolana dolana oluşmuş, dolantılı. Bu içiçe geçmişliğin özünde
kökü bir ama birbirine benzemeyen iki farklı sarmal. Coşkularımız,
kırgınlıklarımız, merakımız, hayallerimiz bizi başka sarmaşıklara da sarmal şekilde
dolandırıyor. Başka sarmaşıklar ile sarmalleşmemizi kabullenmemiz, bu
sarmalliklerin de bize güç verdiğini, büyüttüğünü anlamamız için iyicene kök
salmamız, sağlamlaşmamız gerekiyormuş. Yalnız başına da coşku ile çiçekleniyor,
bana ihtiyacı yok diye düşünebiliyoruz. Tutunmamızı sağlayan can suyumuzun bir
kısmı birbirimizin damarlarındayken yalnız çiçeklenmek diye bir kavram mümkün
değil. Filizlendiğimiz yerden kopabiliyoruz ya da kopartıyorlar. Dirençle,
umutla, birbirimizin desteği ile tutunuyoruz, yeniden yeşilleniyoruz hatta açmaz
sandığımız çiçeklerimize de kavuşuyoruz. Sarıl bana bak ben çiçeklendim,
kopartıldığım yerden daha güçlü filiz verdim, sen de çiçekleneceksin diyoruz
birbirimize. Sarıyoruz, sarmalıyoruz, iyileştiriyoruz birbirimizi.
Duygudurumumuza insanların ancak sevgili-eş ilişkilerinde
erişebildiğini söylediğimde, tepki verip dostluk ilişkisini diğer ilişkilere
oranla küçümsediğimi söyleyip sinirlenirsin. Başkaları ile paylaşımlarımızın yoğunluğunu
kıskanırız. Birimizin derdi, kederi diğerimizin uykularını kaçırır,
mutluluklarımızı da aynı çoşku ile yaşarız. Diğer insanlarda yaşadığımız hayal
kırıklıklarımızın acısı ile birbirimizin canını acıtırız, birbirimizi ihmal
ettiğimizi hissedip bunu hissettirdiğimizde ellerimiz kenetlenip gözlerimiz
dolar. Uzak olduğumuz zamanlarda bile canımızın sıkkın olduğunu hissebileceğimiz
görmenin, duymanın, dokunmanın dışında bir bağımız var.
Zaman zaman birbirimize çok geldiğimiz anlar
olabiliyor. Bu zamanlarda küçük vedalara sığınmana tahammül edemiyorum, adı
küçük bile olsa senin ile aramda veda konuşmasının geçmesi devam edebilme
gücümü elimden alıyor. Yalnız kalma,
içimize çekilme dönemlerimiz olur ama buna veda demen ağır geliyor.
Birlikte geçirilen günlerin, biriktirilen anıların yanımıza kar kaldığını
deneyimlemiş insanlar olarak hayattayken birbirimizi kaybetme düşüncesi bile hayata karşı
arzumu, şevkimi kırıyor. Biz dedim ya kökümüz bir, özümüz bir kopamayız. Ne
zaman yakınında olduğum için mutlu olduğumu hissettsem; içimde aynı zamanda
yine bir şey olacak tedirginliğini yaşıyorum. Hani sen mutlu olduğunda akabinde
gelebilecek kötü olaylardan korkarsın ya, işte öyle bir his benimki de. Dediğim
bir söz, yaptığım bir hareket hemen bu şekilde davranmana sebep olmuyor, bir
birikim sonucu patlama oluyor elbette. Bana dilediğini söyleme hakkına sahip
yegane insansın. Sen benim can dostumsun, kızımsın, kardeşimsin, ablamsın. Beni
sar sarmala sarmallaşalım, hiçbir şey konuşmadan saatlerce duralım isterim.
Seni düşününce gözümde üzerinde ekin olmayan
kahverengi bir tarla canlanıyor; toprağın altında çatlamak için kıvranan bir
tohum, toprağı bir yarıp filizlense, sakladığı renkler ile dolacak tarla; bu
renkler çıksın diye seni güldürme çabalarım, sersem sepelek komik hallerim.
Senin yanında hüzünlerimin bile bir neşesi var. Gözyaşımlarım ile beraber
gülümsemelerim var.
Hangimizin
hangi cümleyi yazıp, hangi cevabı döndüğüne dikkat etmeden geçmiş yazışmalarımıza
bakıyorum. Yeri gelmiş dediklerin benim cümlelerim olmuş, yeri gelmiş yaşadıklarım
yaşadıkların olmuş. Bütün yazdıkların benim, bütün yazdıklarım sensin. Dolanmışız...Sarılınca
kıvırcık saçlarımızın birbirini bulup karışması gibi...
--------
“……Bugün 05 Haziran yani bana dargınlığının
1.ayı. Beni görmemenin ise 24.günü, sesimi duymamanın ise 17.günü. Sen nasılsın
bilmiyorum ama ben berbat bir haldeyim. Bazen sana aşırı kızıyorum tam seni
aramaya, gelmeye niyetleniyorum sonra beni istemediğin aklıma geliyor, kendimi
çekiyorum....... Senin ile gün aşırı konuşmak, paylaşımda bulunmak hayatımda o
kadar doğal bir hale gelmiş ki senin ile paylaşımda bulunmadığım her şeyde bir
eksiklik tadı kalıyor……. Yaptığım seçimleri onaylamayınca bana sırtını mı
dönüyorsun? ……. Kararımı savunmak zorunda kalmak istemiyorum, anlamanı onay
vermeni de istemiyorum ama kararıma saygı duyup kabullenebilirsin. Kararımın
nedenini niçinini deşmek istemiyorum. Bu konu ile ilgili söylemek istediklerim
sadece bundan ibaret…… Normalde kızıp geçeceğin bir konuydu belki ama işte dediğim
gibi asıl kızgın olduğun konudan dolayı daha tepkisel yaklaştın….. Aramızda bir
sorun var ve ben gerçekten çözümlemek istiyorum. Bunların tekrar nüksetmesini
istemiyorum o yüzden mesajlaşmamızda bahsi geçen konuları da dile getireceğim…..Benim
üzgün olduğum zaman benim için bir şeyler yapmaya çalışıyordun tamam ama hep başkaları
da oluyordu ve ben o başkaları ile vakit geçirmek istemiyordum…...Hep içinde
tut anında dile getirme diye bana kızıyorsun. Bir şey yaparken ya da bir karar
verirken, bunun bize nasıl geleceğine bakıp, bunu yapıp yapmak istemediğimizi düşünüp
yapıyoruz. Birbirimizin istekleri hayatlarımızda elbette çok önemli, sen benim
dostumdan öte kardeşimsin ama kendimiz pahasına birbirimizin isteklerine
hayatlarımızda alan açınca ortada kendimiz kalmıyoruz. Aynı şekilde senin yaptığın
bazı şeyler karşısında üzülmeme rağmen senin seçimin olduğu için dillendirmiyorum,
senin düşünmeni tercih ediyorum ama sonuç itibari ile kararlarına saygı
duyuyorum ve kabulleniyorum. Dediğim gibi bunları tekrar yaşamamak adına daha şeffaf
davranmaya çalışacağım. Sana kızmıyorum ama üzülüyorum ve özlüyorum.
--------
Beni kimse anlayamadı, sen de dahil. Bunun
senin hayatın olduğunu biliyorum. Farkındayım iyisi ile de kötüsü ile de neye
karar verirsen senin hayatın. Bunun mantığını anlıyorum ama bunu duygularıma,
hislerime kabul ettiremiyorum sorun burada maalesef. Duygular kabul etmeyince
de göz görmek, konuşmak, buluşmak istemiyor. Tamamen içten, elimden gelen bir şey
değil.
Diyorsun ya sana gelip kaldığım gün yüzüme bile
bakmadın. Evet içimden bakmak, konuşmak gelmiyordu. O kadar zorlanmıştım ki; o
gün biran önce yatıp, o günün geçmesini istemiştim. İkimizi de bu duruma bir
daha düşürmemek, kendimi de dinlemek adına biraz uzak kalalım dedim.
Şu an çok
mu farklı hissediyorum bilmiyorum ama tam olarak eskisi gibi hissettiğim söylenemez.
İyi misin, nasılsın diye merak ediyorum seni, gerçi diğer insanlardan alıyorum
haberlerini ama olsun….
Sen benim
ile tek takılmak istiyordun belki ama ikimiz olsaydık yine aynı şeyleri konuşacaktık
ve ben başka insanlar ile konuşmanı, kafanı dağıtmanı istiyordum……Dediğin gibi
kolay bir hayat yaşamıyoruz ve gerçekten birbirimize açık olmamız gerekiyor,
kızdıysan o an söyleseydin keşke ya da sonradan hiç açmasaydın. Sana en çok
kızdığım konulardan biri açık olmaman, bazı şeyleri içinde tutman ve sonra
patlaman. Zaman önemli gerçekten, hala sana kızgınım. Her ne kadar anlamsız
olsa da ama elimden bir şey gelmiyor. Böyleyim işte ne yaparsın. Özlem var ama
onun yanında başka duygular da var. Bittiğinde arayacağım seni. Sende hala bir şeyler
kaldıysa o zaman da devam ederiz kaldığımız yerden. Olanlara rağmen seni
seviyorum ama…
--------
Senin
sevgini hissetmediğim an hep içimde bir şeyler eksik kalıyor.
Beni
sevmediğini düşündüğüm zaman bile içim parçalanıyor.
--------
Dün
telefonda konuşurken senin yanında kendimi kısıtlıyorum, konuşmak istediklerimi
konuşamıyorum dedin ya içime oturdu sana bunu yaşattığım için. Oysa ki bir şey
yaptığımı düşünmüyordum, gayet ne istersen yapıyor gibiydin ama tabii senin
bana yaşattıkların da var, bunları bir kenara koyuyorum şimdilik. Uzun bir süre
görüşmesek ikimiz için de iyi olacak. Sen kendini kısıtlamadan, hareket
edebildiğin, konuşabildiğin insanlar ile takılsan iyi olur; zira bu enerjini başka
türlü atamayacaksın. Hoşçakal.
--------
Ne zaman
yakınında olduğum için mutlu olduğumu hissetsem içimden de aynı zamanda yine
bir şey olacak tedirginliğimi boşa çıkartmadığın için teşekkür ederim. Bu tavırların
gerçekten çocukça demeyeceğim bencilce geliyor. Boka çevirdin beni şu an.
Öylesine dediğim bir lafı nasıl yorumluyorsun. Kısıtlamadan hareket edebildiğim
insanlarmış dediğine bak.... Sen zaten dün telefon görüşmesinde değil, buna
bence önceden karar verdin. Aynı anlattığın şeyleri duymaktan çok sıkıldım
dedin, öncesinde de dediklerin var zaten. Hayata tutunabilme sebeplerim
arasında olan insanlardansın ve sen bunun ehemmiyetini anlamıyorsan ve anlamamışsan
aynı sözlerimi yinelememin anlamı yok….. Ne olursa olsun çözemeyeceğimiz bir şey
olmadığını düşünüyorum. …..Bana karşı olan hislerin değişti belki de... İstemiyorsundur
beni hayatında. Olabilir... Bu benim için vehamet ama kararına saygı duymam
gerekiyor. Bu benim için çok zor ama sırf sen istiyorsun diye kendimi tutacağım.
Havuza da gelmeyeceğim artık, ben yokum gönül rahatlığı ile git lütfen...
--------
Sana göre
bencillik bana göre dürüstlük. Ne hissediyorsam onu yazdım. Hissettiklerime gem
vurmadım senin gibi. Akşam görüşelim.
--------
Dürüstlük....Bilemiyorum...
Bana göre
bağın şiddetinin değişmesi.
Kendimi
çok kötü hissediyorum, bir şey yapmak istemiyorum, kararına zor da olsa saygı
duyuyorum. Sen havuza git yüz lütfen.
--------
İstemiyorum
bir şey yapmak Taksim’de buluşalım mı?
--------
Tamam.
--------
Ve daha
nice yazışmalar yapmışız, nice konuşmalar ve nice suskunluklar elbette...
Birbirimizi neşelendirip canlandırdığımız gibi, yerin dibine sokup hüzüne de boğabiliyoruz.
Yirmili yaşlarımda bulduğum kıymetlim, birbirimizden aykırı yönlerde olsak ta
kökümüzün bir olduğunu bilmenin gücü ile seni sarıp sarmalayacağım. Elele tutuşup
iskeleden koşarak denize atladığımız gibi gelecek günlerimize de sarmalleşerek
yol almak arzusu ile...Zayıf botanik bilginden ötürü yazının sonunda sarmaşık
hangisiydi düşünüp zorlanma diye begendiğim bir sarmaşık türünün fotoğrafını da
ekliyorum. Kirpiklerinden öperim.
Beylikdüzü-İSTANBUL