Alanya Ultra Maraton 2018 - Keykubat
Dağ Koşusu 21 Km
YÖRÜKLERİN GÜCÜ ADINA
Alanya
Ultra’ nın 5 km beni yormaz ama kendimi ultra maraton koşmak için hazır
hissetmiyorum diyenleri 21 km’ lik Keykubat Dağ Koşusu etabına davet etmesi bu
etabı seçmemde etkili oldu. Keykubat Dağ Koşusu - 21 km etabının büyüklerinin yani
“ Alanya Ultra Trail - 66 km ve Taurus Dağ Maratonu - 45 km “ ’ lerin yanında sessiz
kalmasını istemediğim ve önümüzdeki sene katılmayı düşünenler için de bir fikir
oluşturabilmesi için koşumu rapordan ziyade hatırat şeklinde paylaşmak istedim.
Taşınması
zorunlu malzeme listesinin az olması bir avantaj hatta spor ayakkabı zorunlu
tek malzeme denilenebilir. Yarış başlangıç saati diğer yarışlara göre daha geç
olduğu için hazırlanmak için ziyadesi ile vaktiniz oluyor. 21 Km etabından önce
başlayan yarışları görünce keşke 45 km etabına başvursaydım diye düşünüp, yarış
başlayıp önümüze çıkan ilk patikada Alaiye Halk Koşusu - 4 km etabına da
katılabilirdim çelişkilerim 21 Km nin azımsanacak bir parkur olmadığını
hatırlattı. Muz bahçelerinden geçerken dev yaprakların arasında kendimi adeta
bir film sahnesindeymişim gibi hissettim. Portakalları, kara dutu, çeşit çeşit
çiçekleri görünce kollarımı rüzgara doğru açıp çocuklar gibi yokuş aşağı sevinç
içinde koşmaya başladım. Alanya’ nın muhteşem kokusunu derin derin soludum;
portakal ve limon ağaçları, yasemin, hanımeli çiçekleri, mor salkımlar mis
gibiydi sanki Alanya’ nın her yerine esans dökmüşler.
Dağı tırmanıp
düzlüğe ulaştığımda sanki göğsüm yerinden fırlayacakmış gibi onu ellerim ile
korumaya çalıştım; göğsümden kabaran hıçkırıklarım ile birlikte göz yaşlarım
sümüklerime, ağlamalarım kahkahalarıma karıştığında manzara beni sakinleştirdi;
yükseltinin 600 mt’ ye ulaştığı Hıdırellez Tepesi muhteşem bir parkurda
yarıştığımızı iyicene gözler önüne seriyordu. Tırmanışlarda zorlanırken Alanya
Ultra’ nın 'Yörüklerin İzinde Torosların Zirvesine' sloganını
tekrarlamak güç verdi; sen bir yörüksün hadi kızım dedim ve çıktım. Tepede
kayalıklarda kıpır kıpır hareketli keçiler ile karşılaşınca onları örnek aldım,
yeşillik yiyince canlanmaya da başladım; gelincik şerbeti oluyor niye gelincik
yenmesin diye düşünüp gelinciklerin de tadına baktım yalnız papatyalar acıydı.
Yeterli sıvı tüketemediğim ve çok terleyip sıvı kaybettiğim için dehidrasyon
sonucu bir anda tuz yeme isteği geldi, yanımda tuzlu yiyeceğim de olmadığı için
tuzlu kolumu yalayıp kendi tuzum ile vücudumda suyun tutulmasına yardımcı
olduğumu düşündüm. Sonuçta yörükler kendi temel ihtiyaçlarını kendi çözümleri
ile karşılarlar; ben de bu yarışta bir yörüksem doğru yoldayım deyip yoluma
devam ettim.
Bitmeyen
bir inişi katettikten sonra Cleopatra Plajına doğru geldiğimde denizin kokusu,
dalgaların sesi, köpük köpük hali neşelendirdi ve yarışı tamamlayınca denize
girmek için kendime söz verdim. Havanın hafif yağışlı olması kumların daha
basılabilir olması açısından faydalı oldu. İşaretleri görememe - kaybetme
korkusunu yaşamadım, yol beni götürüyordu. Alanya Kalesini uzaktan görüyordum
ama ona ulaşmak o kadar kolay değildi, kumsal yürüyüşünden sonra son acıları
patiklarda yaşamak gerekiyordu. Yarışta yanımdan hızlıca geçen birini aradan
çok zaman geçmesine rağmen yakaladığımı, geçtiğimi düşündüğüm kişilerin ise
önüme geçmeleri adeta hayat ile ilgili ders verir nitelikte. Uzaktan gördüğüm
kişinin benim yanıma gelme mesafesi kadar kendime dinlenme süresi vermiştim ama
seçtiğim kişi Erkek Genel Liste’ de 66 km yi birincilik ile tamamlayan Dmityr
Mityaev’ miş. Onu görmem ve gözden kaybetmem arasındaki süreyi tanımlayacak
yegane cümle “ rüzgar gibi geçti “ olur sanırım.
Geçtiğim yerlerde
aklım kaldı, keşke buraya daha sonra da gelip mor salkımların altında manzarayı
seyre dalsam dedim ama yarıştan sonra aynı yollar gözümde büyüdüğü için
teleferik ile tepeye çıkıp iniş yapmak daha iyi oldu; parkuru o kadar beğendim
ki teleferik ile tepeden de belli noktalarını görmek istedim. Zorlu yerlerde, parkuru
belirleyen Ahmet Arslan’ a kızarken parkura hayranlığım galebe çaldı. Bir
parkur ki içinde her şey var; dağ, deniz, orman, patika, tarihi yollar, muz
bahçeleri, kale, tersane, surlar, kule.
Yarışın
ertesi günü yağan yağmura rağmen sözümü tutup denize girdim. Eğlenceli, ilaç
gibi gelen bir hafta sonu tatili oldu. Yerli yabancı profesyonel spocular ile
aynı yarışta olmak, böyle güzel bir parkurda koşmak, bu kadar emek verilen bir
organizasyon biter bitmez önümüzdeki senenin hayalini kurmak organizasyonun, genç
ve dinamik gönüllülerin başarısıdır.
Yarış
bitirme süresinin diğer yarışlara göre uzun olmasının sebebi, şehri tam tur
dolaşıp güzelliklerini keşfetmek isteyenlere de fırsat tanımasıdır, buna rağmen
antrenmansız katılabilecek bir parkur kesinlikle değil. Alanya sen ne kadar
güzel kokan bir şehirmişsin ve ben de ne kadar keçiymişim. Ahmet Arslan’ a da
boş yere Dağların Arslanı denmiyormuş, anladım. Güzel memleketsin Türkiye, kıymetini bilmeyenler
utansın!
Alanya Ultra Trail, 24
Mart 2018