28 Mart 2018 Çarşamba

Alanya Ultra Maraton 2018 - Keykubat Dağ Koşusu 21 Km

YÖRÜKLERİN GÜCÜ ADINA
Alanya Ultra’ nın 5 km beni yormaz ama kendimi ultra maraton koşmak için hazır hissetmiyorum diyenleri 21 km’ lik Keykubat Dağ Koşusu etabına davet etmesi bu etabı seçmemde etkili oldu. Keykubat Dağ Koşusu - 21 km etabının büyüklerinin yani “ Alanya Ultra Trail - 66 km ve Taurus Dağ Maratonu - 45 km “ ’ lerin yanında sessiz kalmasını istemediğim ve önümüzdeki sene katılmayı düşünenler için de bir fikir oluşturabilmesi için koşumu rapordan ziyade hatırat şeklinde paylaşmak istedim.
Taşınması zorunlu malzeme listesinin az olması bir avantaj hatta spor ayakkabı zorunlu tek malzeme denilenebilir. Yarış başlangıç saati diğer yarışlara göre daha geç olduğu için hazırlanmak için ziyadesi ile vaktiniz oluyor. 21 Km etabından önce başlayan yarışları görünce keşke 45 km etabına başvursaydım diye düşünüp, yarış başlayıp önümüze çıkan ilk patikada Alaiye Halk Koşusu - 4 km etabına da katılabilirdim çelişkilerim 21 Km nin azımsanacak bir parkur olmadığını hatırlattı. Muz bahçelerinden geçerken dev yaprakların arasında kendimi adeta bir film sahnesindeymişim gibi hissettim. Portakalları, kara dutu, çeşit çeşit çiçekleri görünce kollarımı rüzgara doğru açıp çocuklar gibi yokuş aşağı sevinç içinde koşmaya başladım. Alanya’ nın muhteşem kokusunu derin derin soludum; portakal ve limon ağaçları, yasemin, hanımeli çiçekleri, mor salkımlar mis gibiydi sanki Alanya’ nın her yerine esans dökmüşler.
Dağı tırmanıp düzlüğe ulaştığımda sanki göğsüm yerinden fırlayacakmış gibi onu ellerim ile korumaya çalıştım; göğsümden kabaran hıçkırıklarım ile birlikte göz yaşlarım sümüklerime, ağlamalarım kahkahalarıma karıştığında manzara beni sakinleştirdi; yükseltinin 600 mt’ ye ulaştığı Hıdırellez Tepesi muhteşem bir parkurda yarıştığımızı iyicene gözler önüne seriyordu. Tırmanışlarda zorlanırken Alanya Ultra’ nın 'Yörüklerin İzinde Torosların Zirvesine' sloganını tekrarlamak güç verdi; sen bir yörüksün hadi kızım dedim ve çıktım. Tepede kayalıklarda kıpır kıpır hareketli keçiler ile karşılaşınca onları örnek aldım, yeşillik yiyince canlanmaya da başladım; gelincik şerbeti oluyor niye gelincik yenmesin diye düşünüp gelinciklerin de tadına baktım yalnız papatyalar acıydı. Yeterli sıvı tüketemediğim ve çok terleyip sıvı kaybettiğim için dehidrasyon sonucu bir anda tuz yeme isteği geldi, yanımda tuzlu yiyeceğim de olmadığı için tuzlu kolumu yalayıp kendi tuzum ile vücudumda suyun tutulmasına yardımcı olduğumu düşündüm. Sonuçta yörükler kendi temel ihtiyaçlarını kendi çözümleri ile karşılarlar; ben de bu yarışta bir yörüksem doğru yoldayım deyip yoluma devam ettim.
Bitmeyen bir inişi katettikten sonra Cleopatra Plajına doğru geldiğimde denizin kokusu, dalgaların sesi, köpük köpük hali neşelendirdi ve yarışı tamamlayınca denize girmek için kendime söz verdim. Havanın hafif yağışlı olması kumların daha basılabilir olması açısından faydalı oldu. İşaretleri görememe - kaybetme korkusunu yaşamadım, yol beni götürüyordu. Alanya Kalesini uzaktan görüyordum ama ona ulaşmak o kadar kolay değildi, kumsal yürüyüşünden sonra son acıları patiklarda yaşamak gerekiyordu. Yarışta yanımdan hızlıca geçen birini aradan çok zaman geçmesine rağmen yakaladığımı, geçtiğimi düşündüğüm kişilerin ise önüme geçmeleri adeta hayat ile ilgili ders verir nitelikte. Uzaktan gördüğüm kişinin benim yanıma gelme mesafesi kadar kendime dinlenme süresi vermiştim ama seçtiğim kişi Erkek Genel Liste’ de 66 km yi birincilik ile tamamlayan Dmityr Mityaev’ miş. Onu görmem ve gözden kaybetmem arasındaki süreyi tanımlayacak yegane cümle      “ rüzgar gibi geçti “ olur sanırım.
Geçtiğim yerlerde aklım kaldı, keşke buraya daha sonra da gelip mor salkımların altında manzarayı seyre dalsam dedim ama yarıştan sonra aynı yollar gözümde büyüdüğü için teleferik ile tepeye çıkıp iniş yapmak daha iyi oldu; parkuru o kadar beğendim ki teleferik ile tepeden de belli noktalarını görmek istedim. Zorlu yerlerde, parkuru belirleyen Ahmet Arslan’ a kızarken parkura hayranlığım galebe çaldı. Bir parkur ki içinde her şey var; dağ, deniz, orman, patika, tarihi yollar, muz bahçeleri, kale, tersane, surlar, kule.
Yarışın ertesi günü yağan yağmura rağmen sözümü tutup denize girdim. Eğlenceli, ilaç gibi gelen bir hafta sonu tatili oldu. Yerli yabancı profesyonel spocular ile aynı yarışta olmak, böyle güzel bir parkurda koşmak, bu kadar emek verilen bir organizasyon biter bitmez önümüzdeki senenin hayalini kurmak organizasyonun, genç ve dinamik gönüllülerin başarısıdır.
Yarış bitirme süresinin diğer yarışlara göre uzun olmasının sebebi, şehri tam tur dolaşıp güzelliklerini keşfetmek isteyenlere de fırsat tanımasıdır, buna rağmen antrenmansız katılabilecek bir parkur kesinlikle değil. Alanya sen ne kadar güzel kokan bir şehirmişsin ve ben de ne kadar keçiymişim. Ahmet Arslan’ a da boş yere Dağların Arslanı denmiyormuş, anladım. Güzel memleketsin Türkiye, kıymetini bilmeyenler utansın!



Alanya Ultra Trail, 24 Mart 2018